POSTMODERN AKIL GEZİNTİLERİ
Düş dünyasında yaşıyoruz dostum. Sen ve ben aklım ve içimdeki evren. Tüm okunmuş kitaplar ve yaşanmışlıkların yüklü olduğu evrenin katarları sıra sıra dizildiğinde ne kalıyor geriye peki?
İşte muallak olan ve bir o kadar da açık ifadeler taşıyan fantastik bir serüven haline geliyor her şey. Sıcak oda ve demli çay yine her zamanki loş ışık ve Youtube’dan latin esintileri. Aklımın canı sıkılmış öylesine gezdiriyorum. Yine hava alasım vardı, bir ortam bir nefes piyasa yaparım diye düşünürken yine watsapp’ıma gelen son düzeltiler ve değişiklikler. Yakası açılmadık küfürler.
“Tasarım Candır süpersin abi” diyen ilk kişiye yumruğu yapıştırasım var demiyorum, insan seviyoruz neticede değil mi?
İşte böyle dostum ayaklarım ve zamanın el vermediğini aklımın uçan halısına yükledim ve koyuldum yola. Önce Latin müziği çalan mekânları kolladım ve dışarıya çıktım. Montum cebimde sigaram ve şarzının değiştirilmesi sinyallerini veren telefonum. İdareli kullanmak ve mekânlardan çektiğim fotoları itina ile paylaşmam gerekiyor değil mi?
Öyle değil, işin en güzel tarafı ayaklarının seni götürmesi ve gittiğin yerde müziğinle başbaşa kalman. Kendini insanlar arasında kamufle etmen. İşte bütün mesele.
Aklım firari diyorum o gezintide. Ben masa başında demli çayım ve müziklerimle yine başbaşa…
Not: Yeraltı edebiyatına merak saldım bu ara. Küfürleri ve aykırılıkları kendime saklıyorum onları sizinle paylaşmam. Bakın kendiniz görün. Bizi ürküten şey belki de kendi gerçek üstülüğümüzdür kim bilebilir…

postmodern akıl gezintileri